2 Mayıs 2020 Cumartesi


Telaşsız bir mayıs sabahına uyanıyorum. Pencere pervazında bir karga, merakla içeriyi süzüyor. Uzun tüyleri rüzgarla incecik deviniyor. Bir aydır her ikindi vakti mutfağın balkonunda karşılaşıyoruz onunla. Gözleri gözlerimi yakalıyor. Sonra bakır tasa bakıyor. Uzaklaşıyorum, yaklaşıyor. Başını eğerek inceliyor tasın içindeki yemek artıklarını. Kanatlarını ağır ağır çırparak köşedeki akasyanın çıplak dalına konuyor, kayıtsızca bahçeyi izliyor. Ayrılıyorum oradan. Döndüğümde bir tek kırıntı kalmadığını görmek her seferinde şaşırtıyor beni. Bugünse erkenden gelmiş. Orada, öylece durmuş, uyuduğum odayı, düşlerimi didikliyor. Gözlerim gözlerini yakalıyor. Bana ayıracak vakti yokmuş gibi başını gururla yana çeviriyor. Elma ağacındaki yaygaracı küçük kuşlara sabitliyor bakışlarını. Kara bulutlar karşıdaki tepenin üzerinden hızlı adımlarla göğün maviliğine yürüyor. Üç şimşek çakıp sönüyor. İri taneli sarı bir yağmur iniyor yere.  Rüzgar, uğursuz bir uğultuyla geziniyor bahçede. İstifini bozmuyor bir süre. Sağı solu kolaçan edip kanatlanıyor. Bulutlara doğru uçuşunu izlerken ikindi vakti buluşacağımızı umarak yarım kalan uykuma yaslıyorum başımı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder