Yarımadada bir eylül...
Taş duvarların ılık sarısında solukların, ne güz sensin ne de perdeye düşen gölgeler. Dilinin altından kanatlanarak esen bir rüzgarsın, imayla gelip imayla giden. Bizse mürekkebi kurumamış aklın birbirinden ayrılmayan üç noktasıyız. Saklılığın boyu yol alarak vardık müdanasız kapın'ın donuk bakışlı tokmağına, hey! Üç kez vurduk tokmağı gecenin derin uykusuna. Ve şimdi bahçende bıraktığın ayak izlerine basarak dinliyoruz seni. Ne apaçık bir sözsün ne de saklı bir anlam. Üç adımda pencerene eğilen asma yapraklarının titrek bakışlarına varıyoruz. İşte ordasın, yastığında günden kalan kızıl bir gülüş... Silinmiş yüzün, hangi düşün içindeysen orda yüzün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder